İmamoğlu, ‘Yürekleri yetiyorsa’ diyerek rest çekti: Murat Kurum’a ‘Kanal İstanbul’ göndermesi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bağcılar Sosyal Yaşam Merkezi’nin ilk etabını hizmete açtı. Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli ve CHP Bağcılar Belediye Başkan adayı Cem Kılıç’ın eşlik ettiği İmamoğlu, bünyesinde Yuvamız İstanbul Kreşi ve Engelli Rehabilitasyon Merkezi’ni barındıran tesisin açılış töreninde bir konuşma yaptı.
“MİLLETİN PARASINI MİLLETE VERME KONUSUNDA BİZİMLE HİÇ KİMSE YARIŞAMAZ”
Onun için 2019’da, hatırlayın, ‘İmamoğlu sosyal destekleri kesecek’ yalanını söylemişlerdi. Bizim sergilediğimiz halkçı belediyecilik karşısında, bugün suspus oldular. Hatta bizim halkçı faaliyetlerimizi ve politikalarımızı kendi projeleri şeklinde, sanki yokmuş gibi anlatıyorlar. Olsun. Ben zaten diyorum, ‘Bizim projelerimizi herkes, ağzı dolu dolu anlatabilir. Çünkü bizim projelerimiz, zaten millet için. Yani bir parti projesi vesairesi gibi tanımlanmaz. Kişiye ait proje gibi tanımlanmaz. Millete ait, halka ait proje olarak tanımlanır.”
“YÜREKLERİ YETİYORSA..."
“O bakımdan yürekleri yetiyorsa, açıkçası gelsinler, o gün söylediği yalanları, Bağcılar sokaklarında, pazarlarında, meydanlarında tekrar etsinler. Yapamazlar. Gelsinler; Anne Kart kullanan, sadece Bağcılar'da tam 32 bin 328 anneye söylesinler. Bir diyecekleri varsa, yürekleri yetiyorsa, gelsinler Bağcılar'da evlerine tam 2.000.000 litre süt ulaştırdığımız, 18 bin 406 çocuğumuza ve onun annesine, babasına desinler ne diyeceklerse. Diyemezler. Bağcılar Kent Lokantamızdan hizmet almış, tam 311 bin 795 vatandaşımızın karşısına geçip, ‘İmamoğlu sosyal destekleri kesti’ desinler, diyebiliyorlarsa. Yürekleri yiyorsa. Buyursunlar; karşılıksız burs verdiğimiz Bağcılar'daki binlerce üniversite öğrencisinin yüzüne desinler.
Bak o gençler, onlara nasıl cevap veriyor. Helali hoş olsun kardeşim. Sizin hakkınız, sizin paranız. Sizin paranız, sizin ihtiyaçlarınıza dağıtılıyor. Yenidoğan Destek Paketi, beslenme desteğinden, İstanbul Kart ile düzenli nakit desteğinden, gıda hijyen kolisi desteğinden ve diğer desteklerimizden söz etmiyorum bile. Milletin parasını millete verme konusunda bizimle kimse yarışamaz.”
“MİLLETİN PARASI MİLLETE GİDERKEN, ARAYA BİRİLERİNİN ELLERİNİ SOKARLARDI”
“Gerçekler ortadadır. Ama gerçekler, bundan ibaret de değildir. ‘Ekrem İmamoğlu sosyal destekleri eskiye oranla 6 kat arttırdı’ derseniz, gerçeğin sadece bir yönünü dile getirmiş olursunuz. Sosyal destekler konusundaki gerçeklerin, çok farklı yönleri de var. Örneğin; biz, milletin parasını millete verirken, daha önceki gibi araya başka ellerin girmesine ve bu işten birilerinin nemalanmasına da izin vermiyoruz. Bizim bütçemiz çok bereketli. Niye biliyor musunuz? Bizim bütçemiz, hijyenik. Bizim bütçemiz nitelikli ve işini bilen, liyakatli, ahlaklı insanların elinde. O nedenle, onların yarısı kadar bütçe kullandığımız halde, onlardan misli misli fazla iş yapıyoruz, misli misli fazla hizmet yapıyoruz. Vatandaşından uzaklaşmış, vatandaşın halinden anlamadıkları için, onların aklına bile gelmezdi ama hadi diyelim ki bizden önce kreş ya da kent lokantası açmış veya süt dağıtmış olsalardı, bu işleri nasıl yaparlardı?
Ben size söyleyeyim. Hemen araya, birilerini aracı olarak koymaya gayret ederlerdi. Araya bir yetmez, iki koyarlardı. Ve yine o bir avuç insanı besleyecek sistemleri oluştururlardı. Milletin parası millete giderken, mutlaka araya birlerinin ellerini sokarlardı. Biz o ellere, şöyle, ‘çek elini’ diyoruz, ‘çek elini’ diyoruz; tek tek onları geriye itiyoruz. Milletin parasıyla, milletin arasına kimseyi katmıyoruz kardeşim. Milletin parasını bir avuç insana onlar kepçeyle verirdi ya, şimdi biz millete kepçeyle veriyoruz. Onun hakkı çünkü, onun parası. İsraf düzeni, böyle işledi yıllarca. Biz, sosyal destekleri 6 kat arttırmakla kalmadık, sistemi temizledik. Onun için bizim projelerimiz, çoştukça coşuyor.”
“SOSYAL YARDIMLARI, SİYASİ İSTİSMAR KONUSU OLMAKTAN ÇIKARTTIK”
“Sosyal yardımları, siyasi istismar konusu olmaktan çıkarttık. Partili olmakla yardım almak arasında kurulan o niteliksiz, seviyesiz, milletimize, inancımıza, örf, adetimize yakışmayan o bağı, o partizanlığı kestik attık. ‘Ben sana yardımda bulunayım, sen de bana oy ver’ anlayışını. tarihe gömdük İstanbul'da. Bu, siyaseti de toplumsal ahlakı da bozar. Bu ülke ne çektiyse , ‘bizden olanlar-olmayanlardan’ çekti. Ben de diyorum ki; ‘Ey büyük Allah'ım, ben, vallahi billahi şurada insanların yüzüne bakarken o kadar içim ısınıyor ki, hangisini birbirinden ayırabilirim? Ellerim, kollarım uzasa da herkese bir sarılsa yani.
Öyle bir nimetle, öyle anlatıyorum içimi. Başka türlü anlatamıyorum. Onun için biz tamamen buna son verdik. Bu konudaki hassasiyetimiz, ahlakımız daha net anlaşılsın diye bir örnek daha vereyim. Göreve gelir gelmez talimat verdim. Dedim ki, ‘Artık ihtiyaç sahibi ailelere yaptığımız gıda desteği, sadece bizim elimizde değil, muhtarlarla dağıtılacak.’ Muhtarı da milletimiz seçiyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Yardım alan hemşehrimizin siyasi eğilimiyle ilgilenmediğimiz gibi, muhtarımızın da hangi siyasi görüşte olduğuyla da ilgilenmedik. Hangi partiye yakın olursa olsun, ben bütün muhtarlarıma eşit mesafedeyim ve milletimiz seçtiği için de saygı duyan bir belediye başkanı oldum.”
“BİZ NE YAPMIYORUZ BİLİYOR MUSUNUZ?”
“Biz ne yapmıyoruz biliyor musunuz sevgili dostlar? Partizanlık ve particilik yapmıyoruz. Bana babam ne dedi biliyor musunuz? Siyasete girdim. Bir süre sonra da belediye başkanı oldum. Beş yıl geçti. Beni tebrik etmeye geldi annemle. Hiç unutmuyorum manzarayı. Böyle annem, babam… Annem de bana buradaki güzel anneler gibi uzaktan, yakından, bazen televizyonun önünden bile dua edip üflüyormuş bana. Annemin güzel bir lafı var, şimdi duygulanacağım ama…
Tabelalarda resmimi görünce, böyle kış vakti resmimi görünce, beni üşüyor zannediyormuş. Anne yüreği. Bütün anneler öyledir. Annem, babam orada. Hiç unutmuyorum. Babam dedi ki; ‘Bak; partili olabilirsin. Ol. Partine layık ol. Partinin en çalışkanı ol. Ama ben sana söyleyeyim. Particilik ve partizanlık yapma. Yaparsan, evladım değilsin’ dedi. O kadar kıymetli bir talimat, o kadar kıymetli bir baba tavsiyesi ki. Onun için biz, particilik yapmıyoruz; tertemiz, mis gibi belediyecilik yapıyoruz kardeşim. Önümüzdeki dönemde daha fazlasını, daha iyisini yapacağız.”
Hadi gelsin anlatsınlar onlara bakalım, ‘Ekrem İmamoğlu şöyle Ekrem İmamoğlu böyle’ diye. Anlatamazlar. Bunlar vatandaşın karşısına da çıkamıyorlar. Yurttaşlarımız, ekonomiyi batırmalarının, kendisini işsiz bırakmalarının hesabını sorar diye, dolaşamıyorlar. Sokağa çıkamıyorlar. Bir ev kadını, evine alamadığı etin, peynirin hesabını sorar diye, çarşıya, pazara gidemiyorlar. Ekrem İmamoğlu gidiyor. 5 senedir gidiyor. Çıkmadı o pazarlardan. Pazarcı esnafı beni seviyor. Pazarı gezen herkes beni seviyor. Ben de onları seviyorum gerçekten.”
“İSTANBUL'U, DERSİNİ ÇALIŞMAMIŞ”
“Bir kiracı, kiraları bu hale getiren politikaların hesabını sorar diye, bunlar sokaktan kaçıyorlar. Bir emekli, benim büyüğüm, ablam, abim kendisine yaşatılan bu ekonomik zulmün hesabını sorar diye, korkudan ortalıkta görünemiyorlar. Sadece kapalı devre kamera ve onlar. Biz öyle değiliz. Çat kapı pazara gireriz. Çat kapı esnafa gireriz. Biz öyleyiz. Girmeye de devam edeceğiz. Bizi de eleştirenler olacak. Gelecekler, yüzümüze söyleyecekler. Biz kimiz?
Milletimizin bir ferdiyiz. Ben, koca İstanbul’da 16 milyon İstanbul'un belediye başkanıyım. Bunların İstanbul'u hiç bilmeyen, öğrenmeye de gönlü olmayan bir adayları var. Tabii TOKİ mağduru karşısına çıkar da söylediği, birtakım hesabını sorduğu hususlar olur diye, sokakta dolaşamaz. Ben, saygısızlık etmem kimseye. İstanbul'u, dersini çalışmamış. Çalışmamış. Keşke çalışmış olsa. İstanbullu ithal aday kabul etmez kardeşim. Öyle atama aday kabul etmez. AK Parti'nin içinde de çok deneyimli, İstanbul'u iyi bilen insanlar vardır. Ama hayırlı olsun. Tabii ki AK Parti'nin adayıdır. Cumhur İttifakı'nın adayıdır. Saygıyla karşılıyorum. Ama dersine iyi çalışmamış.”
“BİR İSTANBULLU KARŞINA ÇIKIP, KANAL İSTANBUL'U SORDUĞUNDA...”
“Bir İstanbullu karşısına çıkıp, Kanal İstanbul'u sorduğunda, lafı eveleyip, gevelemeyeceksin; karşıysan, ‘karşıyım’ diyeceksin. Yok efendim, ‘İstanbul'un gündeminde olmayan benim de gündemimde olmaz.’ Bırakın bu işleri. Kaldı ki zaten o kanal kimin gündeminde; herkes biliyor değil mi? Bir kişinin gündeminde. Senin gündeminde, onun gündeminde; bakar mı? Bakmaz. Onun için vatandaşından uzak durandan, vatandaşla arasında fiziki mesafe koyandan bu şehre hayır gelmez. Bu ülkeye dahi gelmez. Onun için 31 Mart'ta ince ince hesaplar yapmaya hiç gerek yok.
Vatandaştan kaçan, vatandaşı ‘oy veren, vermeyen’ diye ayıran anlayışın yerine; vatandaşa kucak açan, vatandaşıyla birlikte olan, vatandaşı seven, vatandaşla iç içe olan arasında tercih yapacaksınız. Bu kadar net. İstanbul'un rotasını geri çevirip, bu şehri ihmal, israf, ihanet batağına doğru sürüklemek isteyenlere izin vermeyeceksiniz. Vermemeliyiz. İstanbul, 5 yıldır adalet, huzur ve kardeşlik yolunda ilerliyor. İstanbul, 5 yıldır icraat, hizmet, yatırım yolunda ilerliyor. İstanbul 5 yıldır sevginin, iyiliğin, güzelliğin yolunda ilerliyor. O yol, bir avuç insanın değil, halkın yolu. Onun için ne diyoruz sevgili dostlar? İstanbul için de Bağcılar için de tam yol ileri diyoruz. Yolumuz açık olsun.”