1929 yılında çıkarılan 1416 sayılı yasa ile Boğaziçi Üniversitesi’ne tepeden inme atama yapılıyor: Arka kapıdan kadrolaşma

Devlet kadrolarına nitelikli eleman yetiştirilmesi amacıyla çıkarılan yasa gerekçe gösterilerek üniversitede yapılan liyakatsiz atamalar, bölümlerin başına yağmur gibi yağıyor. Üç yıldır itirazlar yapılıyor, davalar açılıyor ama uygulama devam ediyor.

Yetenekli öğrencileri yurtdışında yetiştirip yeni kurulan üniversitelere öğretim üyesi olarak atamak amacıyla 1929 yılında çıkarılan 1416 sayısı yasayla, Boğaziçi Üniversitesi ele geçirilmeye çalışılıyor. Üniversitenin yerleşmiş kurallarına aykırı bir şekilde ve ilgili birimlerin haberi olmadan yapılan atamaların dayanağı olan bu yasanın günümüzde uygulanmasına şiddetle karşı çıkılıyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nde bölümlerin, kendi ihtiyaçları doğrultusunda kendilerine başvuran birçok liyakat sahibi ve yetenekli öğretim üyesi adayı arasından en iyisini seçmek için bazen bir yıl süren güç bir süreç yürüttüklerini belirten öğretim üyeleri, “1416’ya dayanarak yapılan atamalar bu süreçten geçmemiş ve nasıl yapıldığı belirsiz tek bir sınavla seçilmiş adaylardan oluşmaktadır. Kanun üniversitemizde suiistimal edilerek uygulanmıştır” diyor.

Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, Prof. Dr. Taner Bilgiç ve Prof. Dr. Cem Say ile bu yasanın Boğaziçi Üniversitesi’nde nasıl “kötüye kullanıldığını” konuştuk.

İDARİ GÖREVLERE TALİP OLDULAR

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Taner Bilgiç, “Boğaziçi Üniversitesi’nde hangi yıldan itibaren bu yasa gerekçe gösterilerek atamalar yapıldı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Boğaziçi Üniversitesi, 1 416 sayılı yasa kapsamında, döndüğünde öğretim üyesi olma garantisi ile kendi adına bu programda kontenjan istemeyi reddetti. İlgili yönetmelikte yapılacak değişiklikler için üniversitelerden görüş istendiğinde çekincelerini bir senato kararı alarak ifade etti ve ilgili makamlara bildirdi. Boğaziçi Üniversitesi’ne üniversitenin talebi olmadan yurtdışına yollanmış ve doktoralarını tamamlamış adayların atamaları 2021 yılı ortası itibarıyla ile başladı. İlk dönenlerin çoğu hemen ağır idari görevlere hevesle talip oldu.”

YASAL SÜREÇ SÜRÜYOR

Prof. Bilgiç, bu yolla da Boğaziçi Üniversitesi’ne 2021 ortasından sonra atamalar yapıldığını hatırlatarak “Bu tür atamalara karşı ilgili akademik birimler davalar açtı. Bu davaların bazıları birinci derece idari mahkemelerde sonuçlandı. Üst mahkemelerde yasal süreç devam ediyor. 1416 sayılı kanun kapsamında ya da YÖK bursu ile yurtdışında doktoralarını tamamlamış, adına gönderildikleri kurumlarda mecburi hizmetlerini tamamlamış ve sonrasında üniversitelerimizde açılan akademik kadro ilanlarına başvurarak liyakat esasına göre ilgili akademik birimlerin görüşleri alınarak kabul edilmiş ve akademik kariyerlerini o üniversitelerde geçiren ve tamamlayan öğretim üyesi arkadaşlarımızı tenzih ederek bu görüşlerimi aktardığımı da belirtmeliyim” dedi.

PROFİL ZORLA DEĞİŞTİRİLİYOR

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, “Bu yasa ne zaman ve neden amacından saptırılmaya başlandı” sorusu üzerine şunları söyledi:

“Kanunun 2. maddesinde yurtdışında mecburi öğrenci ihtiyacı olan kamu kurumlarının talepleri üzerine olacağını söylüyor. Kanunda açıkça belirtilen bu husus Boğaziçi Üniversitesi özelinde AKP iktidarı tarafından 10 yıldan daha fazla bir süredir açıkça çiğnenmeye başladı. Herhangi bir talebi olmamasına rağmen bir gün baktık ki Boğaziçi Üniversitesi adına Milli Eğitim Bakanlığı 40 civarında öğrenciyi döndüklerinde otomatikman Boğaziçi hocası olarak çalışmaya başlamak üzere göndermiş. İlgili kanunu açıkça çiğneyen böyle bir tasarrufun öğretim üyesi profilini zorla değiştirmeye çalışmak dışında ne amacı olabilir?” Tepeden inme kararlarla yaklaşık 10 bölümde yerleştirilme yapıldığını belirten Prof. Zenginobuz, “Nasıl bir süreçle belirleniyor bu kişiler? Adına gittikleri üniversiteden alınıp Boğaziçi’ne aktarılmalarına kim, nasıl karar veriyor? . Bölümlerimiz bu atamaların her birine karşı dava açtılar, açmaya devam ediyorlar. Davalardan birinde şimdiden ilgili ilk derece idare mahkemesi, başka bir üniversite adına yurtdışında okutulduktan sonra kendi üniversitesinde herhangi bir akademik değerlendirme yapılmadan Boğaziçi’nde öğretim üyesi yapılan bir kişinin atamasını iptal etti. Boğaziçi Üniversitesi gibi Türkiye’nin en güzide eğitim kurumlarından birine karşı, kadrolaşma yoluyla ele geçirme ve ‘fethetme’ çabası olması dışında anlam verilmesi çok güç olan bu girişimi kınıyoruz” diye konuştu.

ESKİDEN İYİ BİR ÜNIVERSİTE VARDI...

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Say, ülkede yüzlerce üniversitenin olduğu günümüzde bu yasanın bir anlamının olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:

“Artık anlamı kalmamış olan bu yasa ‘devlet kurumlarında kadrolaşma’ hedefi olan ve gönderilecek kişiler listesini etkileyecek konuma yerleşmiş birilerine alet oldu. Anayasa Üniversite özerktir, diyor. Tabii ki özerk bir kuruma sorulmadan birilerine ileride o kurumun kadrosunda çalışma garantisiyle burs verilemez. Tıpkı özerk üniversiteye sorulmadan tepeden rektör atanamayacağı gibi. Mevcut süreç bu anlamda yasadışı zaten. Normal akademik kriterler uygulandığında Boğaziçi’nde hoca olamayacak birtakım kişilerin siyasal hesaplarla atanmasının sonuçlarını önümüzdeki yıllarda herkes görecek, ‘Eskiden burada iyi bir üniversite vardı, keşke burayı da fethedelim diye coşmasaydık’ denilecek.”

NİTELİKLİ İNSAN GÜCÜ İÇİN

1416 sayılı “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun” 1929 yılında, yani Türkiye Cumhuriyet’nin kurulduğu ilk yıllarda, eksikliği hissedilen nitelikli insan gücünü yurtdışında yetiştirmek amacıyla çıkarılmış. Kanunun ilk maddesine göre sadece üniversitelere öğretim üyesi yetiştirmek üzere değil, genel ve katma bütçeye tabi tüm devlet kurumlarına, belediyelere ve hatta bazı özel şirketlere yurtdışında yetişmiş insan gücü sağlama aracı olarak tasarlanmış.